Biz insanlar bir durum karşısında bir ya da daha çok duygu yaşarız. Bazı anlarda bir kaç duygu birbirine karışmış şekilde yaşanır ki bu durumda normaldir. Duyguları birer ipucu gibi görmeye başladığımız içimizde yaşanan gerilimi anlamanın yolunu bulmaya başlarız. İçerden gelen bilgilere bakmak bir yanıyla kendimize karşı olan sorumluluğumuz. Üzüntü bir şeyin eksikliğini ya da yaşananları kabul etmek gerektiğini, kaygı kendini korumanın veya yeterliliklerini artırmak gerektiğini, öfke sınırların korunması gerektiğini, mutluluk ihtiyaçların karşılandığını veya yaptıklarından memnun olduğumuzu, can sıkıntısı ihtiyacınız ne olduğunu bilinmediği veya biliniyor olsa da karşılanmadığını ifade ederken utanç ise bir davranışın çevremizle uyumlu olmadığını ve değişmenin gerekliliğinden bahseder. Elbette tüm duyguların verdiği gerilim kendi içinde anlaşılmaya değerdir fakat yoğun şekilde ifade edildiğinde yıkıcı olabilen öfke duygusunu bu yazıda konuşabiliriz.
Öfke, üzerinde net bir tanım yapılması en zor duygulardan biridir belki de. Köknel öfkeyi, hayal kırıklığı ve korku gibi tatsız olaylar karşısında ortaya çıkan engelin aşılması ve istenmeyen durumlardan sıyrılması için gerekli tutum ve davranışı yapma imkânı sağlayan bir duygu olarak tanımlamıştır (Köknel, 1982). Romas ve Sharma ise öfkeyi, tatmin edilmemiş arzulara, hoş olmayan sonuçlara ve cevaplanmamış beklentilere karşı çok doğal, evrensel ve insani bir duygusal tepki olarak ortaya koymaktadır. Tanımlardan da anlaşılacağı üzere öfke, bireyi zorlayan, hoşlanmadığı bir durum karşında verdiği duygusal tepkidir. Öfke denilince bireyin aklına kötü durumlar, olaylar gelebilir ancak bireyin kendini koruma, kişiyi amacına ulaşması veya engelleri kaldırması için motive etme işlevinden dolayı, bazen kişinin uyum sağlamasına olanak tanıyan sağlıklı ve olağan bir duygu durumu olarak düşünülebilir.
Öfke başkalarına karşı ne hissettiğimizi söylemeyi kolaylaştıran bir duygudur. Öfkeliyken birey kendini daha rahat ifade eder, hissettiklerini, düşüncelerini kolayca ifade eder. Öfke aslında bir savunma mekanizmasıdır. Birey, yaşadığı öfkede ona eşlik eden ve duyguları anlatmasında, kişiliğini korumasında öfke savunma mekanizması görevi görür.
Araştırmaların sonucunda öfke bireyin haklarının gasp edildiği, bireyin engellendiği ve hedeflerine ulaşamadığı durumlarda öfkenin evrensel ve doğal bir tepki olduğu görülmektedir. Olumsuz olarak yaşanan ya da öyle algılanan bir duygu olan öfke, bireyleri zor, tehlikeli durumlara hazırlayacak koruyucu bir göreve sahiptir. Doğal bir duygu olmasına rağmen öfkenin yoğunluğu, kontrolü ve sergilenmesi bireyin ruh sağlığı ve sosyal uyumunun belirleyicisidir. Öfke yalnızca zararlı değildir, aynı zamanda faydaları da vardır. Öfke, kişiye enerji sağlayarak kişiyi bu enerjiyle uyarır ve çevreyi kontrol etme ihtiyacı ile çevresel baskınlık boyutunu da geliştirebilir, hayatta kalma mekanizmamızı harekete geçirebilir.
Öfke duygusu tüm insanlarda bulunan hayatımızın farklı seviyelerinde oluşan bir duygudur. Bu duygu sağlıklı bir şekilde kontrol altına alınmadığında bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal ve hukuki sorunlara yol açmaktadır. Kontrol edilmeyen öfke hem kendimize hem de çevremize zarar verme olasılığı taşır. Kişi bazen başkalarını suçlamak için öfkeyi kullanabilir, kendinde kusurlu olduğuna inandığı yönleri gizleme ihtiyacı duyabilir. Yani bir tür sorumluluk almamak için geliştirilen etkili olmayan bir çözüm girişimidir.
Öfkeyi, diğer duyguları saklamak veya yok etmek için de kullanabilir. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi birey öfkeyi savunma mekanizması olarak görebilir. Öfke ile başa çıkmak için önce öfkemizi tanımak gerekir, öfkeyi bastırmak ve gizlemek bununla baş etmenin yolu değildir. Öfkeyi tanımak için; Öfkenin altında yatan nedenleri araştırmak, öfkeyi yansıtan bedeni tanımak, kişinin mantıklı ve mantıksız inançlarını, aile, toplum, kültür gibi çevresel faktörleri bilmek gerekir.
Öfke duygusu üzerine yapılan araştırmalar da öfkeyi bastırmanın veya bireyin bir şekilde öfkesini göstermesinin hem fiziksel hem de psikolojik sağlıkla ilgili olduğunu ve iş ve sosyal yaşamda ve kişilerarası ilişkilerde birçok soruna neden olduğunu göstermiştir. Psikolojik olarak birey kendisini rahatsız hissedebilir, işine odaklanmada problemler yaşayabilir. Kişilerarası ilişkilerde anlaşamamak, anlaşılamamak gibi durumlar yaşatabilir. Bu nedenle bireyin öfke duygusunu tanıması, öfkesini kontrol etmesi, öfkesini uygun zamanda uygun kişiye yöneltmesi, olumlu bir yaşam sürmesi ve çevresi ile sağlıklı ilişkiler kurması esastır. Kişi öfke sonucunda oluşan enerjiyi olumlu kullandığında öfke normal ve sağlıklı bir duygu olarak kabul edilir. Bu enerji, bireyin kısa ve uzun vadeli hedeflerine ulaşmak için harekete geçmesini sağlar. Karşılaşılan engeli aşmak için kişinin uygun davranışlarla tepki vermesini sağlar ve kişiye olayların gücünü, üstünlüğünü ve kontrolünü verir. Bu, olumlu bir benlik kavramı geliştirmede önemlidir.
Öfke de üç temel konunun varlığından söz etmek mümkündür.
1) Duyguyu ortaya çıkaran bir olayın varlığıdır.
2) Olaydan önce bireyin geçmiş deneyimlerin varlığı.
3) Bireyin olayı nasıl yorumladığıdır.
Örnek verecek olursak çalıştığınız kurumda arkadaşınız sizin için önemli bir eşyanızı aldığını düşünelim. Sizden izinsiz aldığı için öfkelendiniz (1.Madde). Daha önce böyle bir durum yaşadığınızda eşyanızın kırıldığını hatırladınız ve öfkenize endişe de eşlik etmeye başladı (2.Madde). Tekrar aynı şeyi yaşayabileceğinizi düşündüğünüz için arkadaşınıza öfkelendiniz ve kavga ettiniz, ilişkiniz bozuldu. Bu durum karşısında nasıl bir tepki verseydiniz arkadaşınızla olumsuz bir durum yaşamamış olurdunuz?
Yazımızın sonlarına gelmeden önce öfke ile baş etme yollarından bahsedebiliriz. Öfke ile baş etmede ilk yol bireyin kızgın olduğunu kabul etmesidir. Öfke duygusunun sağlıklı bir şekilde yaşanması ve dengelenebilmesi için öncelikle kabul edilmesi, nedenlerinin anlaşılması, doğru ifade etme yollarının öğrenilmesi ve içselleştirilmesi gerekir. Hangi duruma öfkelendiğinizi, öfkeye eşlik eden duyguların ne olduğuna ve öfke anında neler düşündüğünüze odaklanmanız öfke kontrolünde sizlere yardımcı olacaktır.
Öfkenin kabulü kişinin kendinin kabulüyle doğrudan bağlantılıdır. İnsanların içsel olarak deneyimlediğini yargılamadan anlama çabası kendisiyle kurduğu anlamlı ilişkinin bir sonucudur. Sağlıklı bir kendilik için iç dünyamızda olanları karanlık taraftan daha aydınlık kısımlara taşıyarak iyileşme sürecini hızlandırabiliriz.
Comments